
Tarihini net olarak hatırlayamıyorum ama çok uzun zaman önce, hatta yıllar önce ilk Limbo videosu yayınlanınca bir hayli heyecanlanmıştım. Gerek görsel tarzı, gerekse atmosferi ile etkileyici bir oyun izlenimi veriyordu Limbo. Ne yazık ki o dönemde oyunun ne çıkacağı platform, ne de çıkış tarihi belliydi. Bu belirsizlik, projenin geleceği açısından endişe vericiydi ama sonunda haberler gelmeye başladı, oyunun geliştirildiğini öğrendik ve en nihayetinde Limbo, bir Xbox Live Arcade oyunu olarak yarın itibariyle Xbox Live üzerinden oyuncularla buluşuyor.
Limbo ile karşılaşır karşılaşmaz ilk dikkat çeken şey, birçoğunuzun ekran görüntüleri ve videolar sayesinde aşina olduğu siyah - beyaz görsellik oluyor. Oyunun öylesine etkileyici bir görselliği var ki Limbo'yu aydınlık ve sesin olduğu bir mekanda oynamak, oyuna ciddi anlamda ihanet etmek olur. Geçin odanıza, kapatın ışığı, yeterli sessizliği sağlayın, oyunun sesini olabildiğince açın ve oyunu oynamaya başlayın. Ben de tam olarak bunu yaptım ve kendimi oyuna öylesine kaptırdım ki tedirgin bir şekilde yol almaya başladım.
Limbo'da küçük bir çocuğu kontrol ediyor ve siyah - beyaz renklerin hakimiyetindeki karanlık bir ormanda yol almaya başlıyoruz. Bu karanlık ortamda en göz alıcı aydınlıksa, kontrol ettiğimiz küçük çocuğun bembeyaz gözleri oluyor. Oyunun temeli, hatta tamamı bir platform oyunundan ibaret gibi görünebilir ama zaman zaman zorlaşan ve saksıyı çalıştırmamız gereken birçok bulmacayla karşılaşınca işimizin hiç de kolay olmadığını anlıyoruz. Üstelik ileriye doğru attığımız her adım, bizi daha zorlu bulmacalara, tehlikeli yaratıklara ve düşmanlara götürüyor.
Oyunun atmosferini güçlendiren en önemli özelliklerden biri, ekranda en ufak bir bilginin ve ibarenin olmayışı. Ne sağlığımız, ne gideceğimiz yön, ne yapmamız gerekenler, ne de herhangi bir ipucu var ekranda. Böylece sadece bir oyun oynamıyor, adeta bir animasyon filmi izliyormuş hissine kapılıyoruz. Hal böyle olunca, oyuna kendimizi kaptırmamız da hiç zor olmuyor. Karanlığın içinde kaybolmuş ve çıkış arayan bu çocuğu kurtarma çabamız da bu sayede çok daha önemli bir göreve dönüşüyor bizim için.
Limbo'nun bölüm tasarımları ve bulmacalar, başarılı bir fizik motoru eşliğinde oyuncuya sunuluyor. Yürüdüğümüz yolun eğimi, etrafta kullanabileceğimiz objelerin hareketi, tuzakların çalışma süreci ve ucuna tutunup salındığımız ip, tamamen gerçekçi fiziksel tepkiler veriyor ve bu da işimizi hem kolaylaştırıyor, hem de mantığa ters olayların cereyan etmesini engelliyor. Üstelik bu fiziksel gerçekçilik, bazı bulmacaları çözmemizde bize fazlasıyla yardımcı oluyor.
Küçük ve yalnız kahramanımızı sağa sola yönlendirmek dışında iki aksiyonumuz daha var: Zıplamak ve objelerle etkileşime girmek. Zıplamak, oyunun baskın platform türünün bir gerekliliği olarak karşımıza çıkıyor ve oyunun başında daha basit hamleler yaparken, ilerleyen süreçte daha atik olmamızı gerektiriyor. Etkileşime girmekse oyunun bulmacalarında ön plana çıkıyor. Kutuları sağa sola sürüklemek, karanlıkta çok da net olmayan tuzakları ortadan kaldırmak, hatta bu tuzakları lehimize kullanmak için doğru yerde doğru müdahaleleri yapmamız gerekiyor. Bu iki aksiyonun bir araya geldiğini noktalardaysa zamanlama önem arz ediyor.
Sadece görsellik mi Limbo'yu ve atmosferi bu kadar güçlü kılan? Tabii ki hayır. Oyunun sesleri de bir o kadar başarılı, etkileyici. Karanlığın içindeki yolculuğumuzda bize eşlik eden sessizliği ayak seslerimiz, etkileşime girdiğimiz objeler ve bizi ölüme götürecek her türlü etken delip geçiyor, bu da gerilmemize, attığımız her adımda tedirgin olmamıza sebep oluyor. Hayata gözlerimizi yumduğumuz anda ortaya çıkan seslerse bir şiddet filmini aratmıyor. Ayrıca bazı bulmacaları çözmek için sesi dinlemek oldukça önemli; aksi takdirde neler olup bittiğini anlayana kadar defalarca ölebiliyoruz.
Limbo, sizi oyunun başından sonuna kadar sürükleyici bir maceraya çağırıyor ve bu süreci asla bozmuyor; çünkü oyunda herhangi bir bölümü bitirmek yok, ara vermek yok, yükleme ekranı yok. Oyun bir noktadan başlıyor ve bitene kadar asla kesilmiyor. Tabii ki öldüğünüzde en baştan başlamıyorsunuz, korkmayın. Ama ne olur dikkat edin, birçok farklı şekilde hayatını kaybedebilecek bu küçük çocuğun canının çok fazla yanmasına izin vermeyin; o daha küçücük bir çocuk...
Yıllar önce yayınlanan ilk videosuyla zihnime yerleşen oyun, aradan geçen uzun hazırlık sürecinden tam anlamıyla başarıyla çıktı ve bağımsız oyunların ne kadar değerli olabileceğini bir kez daha kanıtladı. Beklediğinizden kısa olabilir ama baştan sona etkileyici bir macera sizi bekliyor


0 yorum:
Yorum Gönder